7 Eylül 2010 Salı

HEPSİ BU

değişen ben değilim
dönüşen savaş
yaşlanmakla ıslanmak aynı şey:
bir yağmurun gölgesinde ihtiyarlamak

şimdi ölüm bile yetmiyor
acılarımızı tartmaya
dostlar
alıngan bir sahili pinekliyorlar
bir merhaba'yı bıçaklar gibi artık
selamlaşmalar

değişen ben değilim
dönüşen savaş

artık zaman bile yetmiyor
yaşadığımızı sanmaya

yine de ışıklar bu kenti
güzelmiş gibi gösteriyor
geceleri...

geceler...
yani
Ahmet Haşim'in kafiyeleri...

seni aklıma düşüren
yerçekimi değil
yalancı yıldızlar
öyle uzaksın ki
üflesem soğuyacaksın
sarılsam okyanus

bir aşka yetecek kadar
ve anımsatacak kadar
sebepsiz bir ölümü,
acılarımız
ve kafiyelerimiz var...

işte hepsi bu kadar...

Yılmaz ERDOĞAN

3 yorum:

üryan dedi ki...

Geç kalmadım hocam,
bile bile geç geldim,
söyletme işte ,
mazeretim yok..

kitaplarında yazıyor
beynimi kemiren sorular!!!
bütün cevaplarım,
ders notlarında gizli !!!

künhüne vakıfım artık,
varlığımın
yokluğumun
yoksulluğumun..

aydım,
aydınlandım,
çözdüm sayende sırrını
hâl-i pür melâlimin..

Geç kalmadım hocam,
bile bile geç geldim,
söyletme işte , mazeretim yok
beni bu derste yok yaz mümkünse..


demişim bir vakit..

KuDReT dedi ki...

hımm evet..henuz baktım bu şiire gayet başarılı... blogumda yayınlamak isterim izniniz olursa isminizle birlikte yada mahlasınızla ...
beni boş ver hocam..
beni boşver!
yazılı kağıtlarını boş verdiğim gibi sana,
sen de beni boşver..
...

En sevdiğim kısmı...

üryan dedi ki...

teşekkürler sevgili KuDReT..
beğendinse neden olmasın..