30 Temmuz 2009 Perşembe

Sitem

Önde zeytin ağaçları arkasında yar
Sene 1946
Mevsim
Sonbahar
Önde zeytin ağaçları neyleyim neyleyim
Dalları neyleyim.
Yar yollarına dökülmedik dilleri neyleyim.

Yar yar!..
Seni kara saplı bir bıçak gibi sineme sapladılar
Değirmen misali döner başım
Sevda değil bu bir hışım
Gel gör beni darmadağın
Tel tel çözülüp kalmışım.
Yar yar
Canımın çekirdeğinde diken
Gözümün bebeğinde sitem var

Bedri Rahmi Eyüboğlu

28 Temmuz 2009 Salı

Gün Eksilmesin Penceremden

Ne doğan güne hükmüm geçer,
Ne halden anlayan bulunur;
Ah aklımdan ölümüm geçer;
Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.
Ve gönül Tanrısına der ki:
- Pervam yok verdiğin elemden;
Her mihnet kabulüm, yeter ki
Gün eksilmesin penceremden!

Cahit Sıtkı Tarancı
Bir Kez Gönül Yıktın İse

Bir kez gönül yıktın ise
Bu kıldığın namaz değil
Yetmis iki millet dahi
Elin yüzün yumaz değil

Bir gönülü yaptın ise
Er eteğin tuttun ise
Bir kez hayır ettin ise
Binde bir ise az değil

Yol odur ki doğru vara
Göz odur ki Hakk'ı göre
Er odur alçakta dura
Yüceden bakan göz değil

Yunus bu sözleri çatar
Sanki balı yağa katar
Halka matahların satar
Yükü gevherdir tuz değil

Yunus Emre

27 Temmuz 2009 Pazartesi

TAHİR İLE ZÜHRE

Tahir olmak da ayıp değil, Zühre olmak da,
Hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
Bütün iş Tahir'le Zühre olabilmekte,
Yani yürekte..
Meselâ bir barikatta dövüşerek,
Meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken,
Meselâ denerken damarlarında bir serumu,
Ölmek ayıp olur mu?
Tahir olmak da ayıp değil, Zühre olmak da,
Hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
Seversin dünyayı doludizgin,
Ama o bunun farkında değildir.
Ayrılmak istemezsin dünyadan
Ama o senden ayrılacak.
Yani sen elmayı seviyorsun diye
Elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık,
Yahut hiç sevmeseydi,
Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?
Tahir olmak da ayıp değil, Zühre olmak da,
Hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil...

Nazım Hikmet Ran ( 1902 - 1963 )

Şems'in Gidişi

Hani bazı zamanlar düşlersiniz, biraz sitemkar olsun biraz benden bahsetsin diye. İşte öyle bir vakittir şuan yaşadığınız. İçinizden geldiği gibi, düşündüğünüz bir andır bu. Yok bilmem kaç sene önceymiş, yok sadece kendi için söylemiş diyenlere bir cevaptır. Hemde en nurlusundan…

Kör bir kuyudan gelen ney sesidir belki, belki hiç duyulmamış acemaşiran bir taksimdir. Öyle içtendir ki bu yaşanılan an, sanki hepsinden öte bir devr-i alemdir. Hevesle okunan bir gazeldir, bir mevlüddür Süleyman Çelebi’ye nasip olmuş. Bir aşktır, tıpkı Hz. Mevlana’nın Şems’e duyduğu gibi…

Vaktini çalmaya başladığınız bu hayata and olsun ki; aşk budur..!

Sultan Veled, “İptidanâme” adlı eserinde : “Ansızın ortadan kayboldu, gönüllere gam sıkıntısı doldurdu” der Tebrizli Şems için. Ve Mevlana bu gamlı gidişi şöyle betimler:

Duydum ki Bizi Bırakmaya Azmediyorsun.. Etme!
Başka Bir Yâr Başka Bir Dosta Meylediyorsun.. Etme!

Sen Yadeller Dünyasında Ne Arıyorsun Yabancı
Hangi Hasta Gönüllüyü Kasdediyorsun.. Etme!

Çalma Bizi Bizden, Gitme Bizden O Ellere Doğru
Çalınmış Başkalarına Nazar Ediyorsun.. Etme!

Ey Ay Felek Harap Olmuş Alt Üst Olmuş Senin İçin
Bizi Öyle Harap Öyle Alt Üst Ediyorsun.. Etme!

Ey Makamı Var İle Yokun Üzerinde Olan ( Kişi )
Sen Varlık Sahasını Öyle Terk Ediyorsun.. Etme!

Sen Yüz Çevirecek Olsan Ay Kapkara Olur Gamdan
Sen Ayında Evini Yıkmaya Kastediyorsun.. Etme!

Bizim Dudağımız Kurur Sen Kuruyacak Olsan
Gözlerimizi Öyle Yaş Dolu Ediyorsun.. Etme!

Aşıklarla Başa Çıkacak Gücün Yoksa Eğer
Aşka Öyleyse Ne Diye Hayret Ediyorsun.. Etme!

Ey Cennetin ve Cehennemin Elinde Olduğu ( Kişi )
Bize Cenneti Öyle Cehennem Ediyorsun.. Etme!

Şekerliğimin İçinde Zehir Olsan Dokunmaz Bize
Sen Zehri Şeker, Şekeri Zehrediyorsun.. Etme!

Harama Bulaşan Gözüm Güzelliğinin Hırsızı
Ey Hırsızlığa da Değen, Hırsızlık Ediyorsun.. Etme!

İsyan Et Ey Arkadaşım Söz Söyleyecek An Değil
Aşkın Baygınlığıyle Ne Diye Meşk Ediyorsun.. Etme!

Mevlana Cellaledin-i Rumi
SALKIMSÖĞÜT

Akıyordu su
gösterip aynasında söğüt ağaçlarını.
Salkımsöğütler yıkıyordu suda saçlarını!
Yanan yalın kılıçları çarparak söğütlere
koşuyordu kızıl atlılar güneşin battığı yere!
Birden
bire kuş gibi
vurulmuş gibi
kanadından
yaralı bir atlı yuvarlandı atından!
Bağırmadı,
gidenleri geri çağırmadı,
baktı yalnız dolu gözlerle
uzaklaşan atlıların parıldayan nallarına!

Ah ne yazık!
Ne yazık ki ona
dörtnal giden atların köpüklü boynuna bir daha yatmayacak,
beyaz orduların ardında kılıç oynatmayacak!

Nal sesleri sönüyor perde perde,
atlılar kayboluyor güneşin battığı yerde!

Atlılar atlılar kızıl atlılar,
atları rüzgâr kanatlılar!
Atları rüzgâr kanat...
Atları rüzgâr...
Atları...
At...

Rüzgâr kanatlı atlılar gibi geçti hayat!

Akar suyun sesi dindi.
Gölgeler gölgelendi
renkler silindi.
Siyah örtüler indi
mavi gözlerine,
sarktı salkımsöğütler
sarı saçlarının
üzerine!

Ağlama salkımsöğüt
ağlama,
Kara suyun aynasında el bağlama!
el bağlama!
ağlama!


NHR 1928

Çizgilerim...

*Mayıs 1987'de Tokat'ın Erbaa ilçesinin Hacıbükü köyünde doğdu...
*Üç yaşına kadar hatırladığı tek şey çıngıraklı tekerlek...
*Dört yaşında hatırlamak istemediği motorsiklet kazası...
*1994'de ilk okula başladı...
*1995'de okumayı öğrenemedi gerekçesiyle öğretmeni Cihan Akbaş tarafından başka sınıfa gönderildi...
*Sigaranın tadına baktı...
*Hırsızlığın kötü bir şey olduğunu izinsiz aldığı(!) bisikletin sahibinden öğrendi...
*Dördüncü sınıf yazında mobilya atelyesine çırak olarak girdi...
*Aynı yıl su satarak ticarete adım attı...
*Beşinci sınıfta Cihan Akbaş'ın özel isteğiyle eski arkadaslarına kavuştu...
*Müfettişin geleceği günler en ön sıralara oturtuldu...
*Sınıf başkanlığına seçildi...
*O yıl bilgi yarışmasında birinci oldu...
*Aynı yıl şiir yarışmasında "Ağaç" adlı şiirle şiir yazma yarışmasında birinci oldu...
*Sınıf maçında attığı golle
takımını bir üst tura çıkmayı başardı...
*Mahelle maçlarında kadroya alınmaya başlandı...
*Sekizinci sınıfta bilgi yarışmasında birinci oldu...
*Askeri Lise sınavlarında başarısız oldu...
*Aynı performansı(!) DPY'de de gösterdi...
*Liselere giriş sınavından 640 puan gibi düşük bir puan alarak süper lisenin yolunu tuttu...
*Tuzla lisesine puanı yetmeyince Tuğrulbey Lisesine razı oldu...
*Kyündeki yakın arkadaşının ölüm haberini aldı...
*Lise 1 de yabancı uyruklu olmanın bir ayıp olmadığını müdür yar.sından yediği tokatla öğrendi...
*Lise yıllarında bir çok tiyatroda görev aldı...
*Lise 1 de bilgi yarışmasında birinci oldu...
*Okulda sınıf azlığından dolayı lise 2 de tüm dersleri labaratuarda gördü...
*Yılın sonlarına doğru bir kıza gözü ilişti...
*Lise 3'e çok hızlı başladı...
*Okul başkanı seçildi...
*Aşık oldu...
*Sınavlara girmedi...
*Lise son sınıfta düz liseye gecmek kaydıyla sınıf değiştirmek istediyse de müdür karşı çıktı...
*Şiire yoğun bir ilgi duydu...
*Devamsızlıktan kalan öğrencilerin disiplin tutanaklarını imzalamadı ve müdür yr.la münakaşa yaşadı
*2005 ÖSS sınavında öss ye girdi...
*Ailesi ve çevresindeki baskıya rağmen tercih yapmadı...
*Yaptığı tek tercihi 0.0732 puanla kaçırarak kadere bir kez daha inandı...
*O yıl hayatında ki en güzel yıl olacaktı belki de...
*2006 ÖSS de Yeditepe Üni. mimarlık bölümünü burslu olarak kazandı...
*Buna sevinemedi...
*Hayatta sadece kendi gerçekleri olmadığını öğrendi...
*Vasat notlarla sınavları geçiştirdi...
*2008 de tekrar aşık oldu...
*Tiyatro çalışmalarına devam etti...
*Biri 35 dk diğeri 30 dk.lık iki kısa filmde rol aldı...
*Özel ders verdi...
*Öğrencilere yönelik seminerlere katıldı...
*Ney üflemeye başladı...
*2008'in sonlarında sevmediği bölümünden nefret etmeye başladı...
*Sekiz dersin dördünden kalarak başarısızlığının zirvesine kondu...
*Artık aşkı kendi yaşamayı öğrendi,her mevsim aşık oldu kendince yine kendi bitirdi içinde...
*Mimarlık ofisine başladı...
*Gerçeklerin aslında hiç gerçek olmadığı kanısına vardı...
*2009 senesinde hiçbir BJK maçını kaçırmadı...
*Taraftar olmanın bir tutum değil bir tutku olduğunu anladı...
*2009 dönemine çok iyi başladı...
*Başkalarını motive ettiği gibi kendini de motive etmeyi öğrendi...
*Okuduğu bölümden nefret etmemenin kendisi için daha iyi olacağını düşündü...
*Bölümüne sempati duymaya başladı...
*Güzel şeyler olmaya başladı...
*Tekrar başa döndü...

KuDReT