1 Eylül 2010 Çarşamba

ÖĞRETMEN İSTANBUL'U DÜŞÜNÜYORUM

Kasabada ilkokul öğretmeni
Beylerbeyi'inden Rasim.
Oturmuş bu akşam vaktinde
İstanbul'u düşünüyordu.
İlk önce kaysılar ardından erikler
Küçük Çamlıca'yı hatırlatırcasına
Erenköyün'de bir badem ağacını
Özletircesine çiçek açtılar.
Küçük şirket vapurlarının iskelelere yolcu bıraktığını,
Denizin kımıldadığını görüyorum
Irmağa baktığım zaman.
Rumeli hisarındaki çınar ağazı aşkımızı büyütüyor gölgesinde
Baharla beliren ekinler hatıralarımızı örtüyor.
Bağlarbaşı'ndaki kahvede dinleniyorum.
Üsküdar'dan Kadıköy'den Kısıklı'ya doğru giden yolcular;
Yaşadığınız baharı bilirim.

Kalamış vapurunda deniz rüzgarında
fenerbahçenin baharını seyredenler
Bir an düşünüp beni dersin ki :
Tanrı ayırmasın İstanbul'dan.
Ağlamaklı değilim
Bildiğin gibi değil yolcu dost.
Çıkmışım vatanımın güvertesine İstanbul'u özlüyorum.
Hele bahar gelince
Bilmezsiniz
Acıbadem'den ileri bir zeytin ağacı vardır
Bilinmez altında marmarayı seyrettiğim.
Yine diyeceksin ki marmara akla gelince
Tanrı ayırmasın İstanbul'dan
İstanbul hepimizin şehri
Vazgeçemeyiz hatırasından.

Yarın sabah erken erken
İçimde İstanbul'un baharı
Sanki Çamlıca'dan rüzgar esiyor
Oralardan bahsedeceğim öğrencilerime
Ah çektiğimi işitmeyeceksiniz.

Ben Beylerbeyi'nden öğretmen Rasim.
Çocuklarıma öğreteceğim
Anadolunun İstanbul kadar güzel olduğunu.


Ceyhun Atuf Kansu

Hiç yorum yok: