7 Nisan 2010 Çarşamba

..................

Mesela bir gün , Eminönü meydanında bir otomobil bir adamı çiğner. Hadisenin on dakika evveline gidelim. Adam, mesela gülhane parkının önündedir. Otomobilde faraza Taksim'den geliyor. Manzarayı görüyor musunuz? Geliyor? Bin otomobil içinde bir otomobil yüz bin adam içinde bir adam. Ne adam çiğneneceğini bilir, ne de otomobil çiğneyeceğini. İkisi de bir sürü tesadüflerle bilmeden birbirine doğru yaklaşırlar. Mesela adam bir dükkanın önünde durur. Bir kutu kibrit alır. Bir iki adım atar. Bir arkadaşıyla konuşur. Bir vitrini seyreder. Bu masum hareketlerin bile bir kaç dakika sonra kopacak faciada hisseleri vardır. Bütün bu hisseler birbirlerine esrarlı bir şekilde geçe geçe nihayet meş'um anı doğururlar. O an gayet basit bir son sebebe dayanır. Bir dalgınlık, bir bilgisilik şu bu. Tesadüflerin kim bilir nasıl ve nereden idare edilen son derece grift ve içinden çıkılmaz bir riyaziyesi vardır...

Bir Adam Yaratmak'tan

Hiç yorum yok: